20 Mayıs 2012 Pazar


Her insan anlaşılmak ister. Bazısı daha az kişi tarafından anlaşılabilir olmayı “derinlik” olarak niteler, bazısı ise daha fazla kişi tarafından anlaşılabilmeyi sosyal becerilerine ve kıvrak zekâsına mal eder. Kimisi inkâr eder ama herkes anlaşılmak ister. Şaşırtıcıdır ki kendini anlaşılabilecek biri yapmaktansa kendini anlayabilecek birilerini bulmaya çalışıp da, bulamadığında kendini değil insanları suçlamak daha kolay gelir. Belki de bu yüzden erken pes eder hemen sırt çeviririz insanlara.

İnsanlar bize yetmediğinde, şarkılara, filmlere, kitaplara, resimlere, dizilere yöneliriz. Bizi bir tek onların anlayabildiğini düşünür yalnızlığımızı onlarla gidermeye çalışırız. Dış dünyadan gelecek gereksiz insanlara katlanmamıza gerek yoktur artık, artık daha özgür olabileceğizdir bu sayede. Ancak bazen unutsak da, o kendimizi içine verdiğimiz diziler, filmler, kitaplar, şarkılar hep o sırf çevirdiğimiz insanlık tarafından üretilmişlerdir. Şu dünyada herkesi anlayabilecek birileri var, en anlaşılamaz olduğunu düşünenleri bile. Bulamıyor olmamız olmadıkları anlamına gelmiyor, sadece var olduklarını bilmek yetmese de, tesadüfen yalnızız aslında, bunu bilmek yetiyor.

0 yorum:

Yorum Gönder