Anladım ki mutluluk kalıcı olduğunu düşünmeye başladıktan sonra git gide tehlikeli bir hal alıyor günden güne, ama gene de inanmaktan bağlanmaktan alamıyorsunuz kendinizi. “Bu sefer olacak”, “bu farklı”, “bundan sonra her şey farklı olacak” gibi cümleleri benimsemek için geçmişinize, sizi siz yapan hayal kırklıklarından çıkardığınız derslere bir anda ihanet ediyorsunuz.
Ama gün geliyor iç sesiniz “ben demiştim” diyor size. Yüz çevirdiğiniz kendi karanlık benliğinize geri dönüyorsunuz, isteseniz de istemeseniz de. Ancak sandığınız kadar iyi karşılamıyorsunuz kendinizce. Suçluluk duygusu her şeyin önüne geçiyor, kendinizden şüphe etme durumu yıllar sonra tekrar baş gösteriyor.
Şimdi her şey eskisi gibi ve ben aslında çok da şikayetçi değilim. Hayatımın kısa süreli sayıca çoklu tekrardan oluşan bir döngü içinde olduğunu geç de olsa öğrendim. Umursamazlığın verdiği bir mutluluk hakim. Şimdi anlıyorum ki belki de en gerçek mutluluk sebepsiz mutluluk. Elinde yeterli malzeme yokken, harikalar yaratan maharetli bir aşçı gibi hissediyorum kendimi. Hak edilmiş mutluluk bu işte. Gülmeye sebep yokken gülebilmek, gerçekten gülebilmek. Geçmişi hatırladığında suratında oluşan şapşal bir gülümseme, güzel yapmaya yeter hayatı. Ve ben buradan geçmişi hatırladığımda gülmeme, dolaylı ya da direk vesile olan herkese teşekkür ediyorum. Mutsuzluğu mutsuzlukla yenmeme vesile oldukları için, mutlu etmeyip, mutlu olmayı öğrettikleri için.
0 yorum:
Yorum Gönder